Ana içeriğe atla

Eğitimde Metodoloji

Teknoloji gelişmeler çocukları yalnızlaştırıyor. Çekirdek aile modeli, çocuk eğitiminde anne babayı zorluyor.

Kalabalık ailede çocuk sığınacak, dertleşecek birini bulabiliyor.

Küçülen dünya, küçük yaşta, çocukların erken gelişimine yol açıyor çünkü beklentileri gelişiyor.

Algılama, idrak gelişmeden bilgi yumağına dönen çocuk, problemlerin çözümünde zorlanıyor.

Aile yanında bile yalnız olan çocuk, okul ortamında notlama ve puanlama ile karşılaşıyor.

Eğitici ve öğreticinin puanlanmadığı bir ortamda çocuk her adımında puanlanıyor.

Yaşama değil bilgiye odaklanıyor.

Sanal sınavlar, sanal yarışlar, çocuğu hayattan koparıyor.

Önüne çıkan problemleri nasıl çözeceği konusunda yetiştirilmeyen çocuk en kolay yola başvuruyor, taklit edeceği de çok örnek olduğu için: ŞİDDET.

Şiddetin içinde kaba kuvvetten, yalan, hırsızlık, aşağılama, hor görme, kendini ya da etrafını cezalandırma gibi birçok metodu kullanabiliyor.

Son 20 30 yılda insan kaynağı amaca uygun yetiştirilmediği için genç eğiticiler cahil acemi ve hoşgörüsüz olabiliyor.

Orta yaş ve üstü ise çağ farkını yakalayamadığından hem yeni müfredatla hem de çocuklarla iletişim kurmakta zorlanıyor.

Özellikle Anadolu'da dil, küçük yaşta büyük problem oluyor.

Kelime ve kavramlara hakim olamadan çocuklar anlamakta ve iletişimde büyük zorluk çekiyorlar.

Müfredat ve eğitimci tercihinde bölge ayrımı yapılmadığından çocuklar eğitimde eşit fırsatlara sahip değiller.

Özellikle ailelerinden ayrılıp yurtlarda kalan çocuklar her bakımdan özel ilgiye muhtaçlar.

Okullara atanan rehber öğretmenler hem nitelik hem nicelik olarak çok yetersiz.

Kamunun iş güvenliği ve çalışana gösterdiği sınırsız tolerans zaten sayıca az olan kadroların verimliliğini düşürüyor.

Örgütlü hizmet gücü, örgütsüz çocuklar karşısında orantısız güce sahip durumda. Bu da çocuklarda öğrenme güçlüğü ve kaygıya yol açabilir. 

Sık sık kullanılan ve uzatılan raporlar…

Mazeret izinleri…

Eğitim metodolojisinin yeterli sınıflara aktarılamaması…

Problemler karşısında çaresiz kalan eğitimci ve yöneticiler…

Aynı okul çatısı altında sendika mücadelesini kişisel çatışmalara döndürüp eğitimi zayıflatan personel rehabilite edilmeli.



EĞİTİMCİLER İSTİSNASIZ her yeni yıla başlarken eğitime alınmalı.

Psikolojik problemleri olanlar mutlaka eğitim çatısı dışına çıkarılmalı.

Eğitimciler seçilirken bilgi sınavlarının yanı sıra mutlaka yetenek ve psikolojik testlerden geçirilmeli.

Problem çözebilme kabiliyetleri geliştirmeli.

Eğitimcilerin kullandıkları rapor ve izinler, çocuğun eğitim ve öğretimini aksatmamalı.

Okullarda sözleşmeli yöneticilerde çalışabilmeli.

Eğitim kadrosunda gözüken öğretmenler idari ve ticari işlerden uzaklaştırılmalı ve sadece eğitim –ve öğretime odaklanmalı.

Okullarda çalışan kadroların da çözücü ehil kadrolara ihtiyacı var; okul ve öğrenci sayısına göre bölgesel eğitim ve eğiticileri muhatap alan rehberlik danışmanlık ve kolaylaştırıcılık rolü üstlenecek merkezler kurulmalı.

Buralarda tecrübeli psikolog, din adamı, eğitimci, sosyal bilimciler, o bölgede çıkan ve çıkabilecek problemlere karşı üniversitelerle birlikte arge ve rehberlik yapmalılar.

Eğitimcilerin hatalarının çocukların hayatında nelere mal olacağı görsel alanda kendilerine anlatılmalı.

Öğretmenlerin vicdan muhasebesi geliştirilmeli.


EĞİTİMCİdeki hata ve eksiklikler, tamamlanmakta zorluk çekiliyorsa bu alanlar görsel materyallerle tamamlanmalı.

Çokça film, tiyatro, çocukla buluşturulmalı.

Oyunlar zenginleştirilmeli.

Ders saatleri hızla düşürülüp dünya standartlarına getirilmeli.

Yerinde görme programları artırılmalı.

Şehirler ve okullar arası geçici öğrenci değişiklikleri yapılabilmeli.

Yıldırım hızı ile okul öncesi eğitim bütün ülkeye yayılmalı.


OKULLARdaki,

“Benim derdim bana yetiyor bir de seninle mi uğraşacağım.

Herkes çocuğuna sahip çıksın, benim işim bir saat ders anlatmak.

Evlenip büyük şehre gideceğim.

Milletin çocuğu ile ben mi uğraşacağım.

Ne yaparsak yapalım bunlar adam olmaz.

Böyle gelmiş böyle gider.

Eğitimi ben mi kurtaracağım?

Anaları doğururken düşünmemiş ben mi düşüneceğim?” DİYEN EĞİTİMCİLERDEN ALLAH ÇOCUKLARIMIZI VE BİZLERİ KORUSUN!


Halide İncekara


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Halide İncekara Kimdir?

Halide İNCEKARA Halide İncekara, 18 Eylül 1959’da Antalya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimi İstanbul’da tamamlayan İncekara, 1981 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Yüksek lisansını aynı fakültede Uluslararası İşletmecilik alanında tamamladı. İŞ HAYATI; Tekstil ve kozmetik alanında faaliyet gösteren işletmelerde üst düzey yönetici olarak çalıştı. Gazete ve dergi köşe yazarlığı, TV program danışmanlığı yaptı. SİYASİ ÖZGEÇMİŞİ; 1999  yılında İstanbul Küçükçekmece’den İl Genel Meclis Üyeliğine seçildi. 2002 – 2007 :  T.B.M.M. 22. Dönem AK Parti İstanbul Milletvekili İnsan Hakları  İnceleme Komisyonu Üyeliği, AKPM ( Avrupa Konseyi  Parlamenterler Meclisi) – (BAB)  Batı Avrupa Birliği  Üyeliği Yolsuzluk ların sebeplerinin sosyal ve ekonomik boyutlarının araştırılması amacıyla kurulan meclis araştırma komisyonu üyeliği, Çocuklarda ve gençlerde artan  şiddet  eğilimi ile okullarda meydana gelen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kur

HÂLÂ ÇOCUKSUN

  Güçsüzlüğün Çaresizliğin Acizliğin Ümitsizliğin  Derbederliğin Boynu büküklüğün  Unutulmuşluğun,  Sessiz çığlığın Sıcak gözyaşların adıdır Bazen çocuk… Geleceğin,  Beklentinin, Ümidin, Enerjinin, Sorumsuzluğun, Uçarılığın, Mışıl mışıl uyumanın, Sınırsızca gülüp, yalansızca ağlamanın, Adıdır bazen çocuk… Siz hâlâ Korkuyorsanız, Ağlıyorsanız, Boynunuzu büküp  Ilık ılık gözyaşı döküyorsanız, Dayanacak güvenli omuz, Tutunacak sıcak bir el arıyorsanız, Kızılmaktan ve azarlanmaktan bıkıp Kollarınızı dizlerinize sarıp, Bir köşede oturuyorsanız, Gözleriniz ürkek ürkek Güveni arıyorsa; Size ne mutlu hâlâ çocuksunuz… Bazen yaşınız çocuktur... Bazen ruhunuz… 2005-Halide İNCEKARA