Ana içeriğe atla

Kayıtlar

SİYASETTE KADININ VARLIĞI

  Kadının siyaset yolculuğundaki kaderi hiç değişmiyor.   18.04.2023 12 Haziran genel seçim sürecinin içinde kutlanan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kamuoyunda tekrar TBMM`deki kadın milletvekili sayısının tartışılmasına vesile oldu. Kadınların siyasette nasıl var olduğundan çok kadınların siyasette sayı olarak ne kadar var olduğu günlerce tartışıldı.  STK`ların kadınların haklarına ve hukuklarına yönelik farkındalığını artırmak adına gösterdikleri gayreti saygıyla karşılıyor ama sonuca ulaşmak için söylemlerin daha reel olması gerektiğine inanıyorum. Hiçbir gelişme ve sonuç sosyolojik, psikolojik ve konjonktürel  verilerden bağımsız değildir. Kadının varlığını öncelikle sivil toplumdaki, üniversitedeki varlığı, basın ve sendikadaki varlığı ile tartışırsak sonuca daha çabuk ulaşırız. TBMM albümüne baktığınızda meclise milletvekili yollayan kanallar bellidir: Kamu yönetiminde aktif rol alanlar (Müsteşar, genel müdür, daire başkanı, üst kurul üyeleri, büyükelçi, yargı mensubu vb.) Sivil to
En son yayınlar

Eğitimin, Hayatımıza ve Ekonomimize Katkısı Hakkında Kısa Bir Değerlendirme 1

Özellikle 2000’li yıllardan sonra teknolojideki hızlı gelişmeler, birçok gencimizi mesleksiz dolayısıyla işsiz bırakmaktadır. Eğitim, artık eskisi gibi okulları bitirdiğimizde bize iş alanları sağlayacak bir süre olmaktan çıkmıştır. Eğitimlerini tamamladığını düşünen gençlerimiz, hayata atılmak istediğinde, çalışmaya başlamak istediğinde büyük bir handikapla karşılaşmaktadır: “İş bulamıyorum, işsizim.” Aslında demek istedikleri, talep edilen emek ya da fikre karşılık veremediğim için istihdam alanında kendime bir yer bulamıyorum.  Genç arkadaşlarımız, iş arama aşamasında, ne iş yaparsın sorusuna genellikle bitirdikleri üniversite adı ile cevap vermektedirler, tekrar sorduğumuzda falan fakülte... “Peki, mesleğin ne, işe girince hangi işi yapacaksın?” sorumuz boşta kalmaktadır. Hatta işi, işe girdikten sonra öğrenmek gibi bir eğilim ortaya çıkmaktadır. Oysa kimse ücret vererek işyerine aldığı elemanı, okul gibi eğitmek suretiyle yetiştirmek istemez. Eleman yetiştirmek isteyen 15-16 y

YİRMİÜÇ NİSAN / NİSANIN YİRMİÜÇÜ

Yaşınız kaç olursa olsun 23 Nisan çocuk bayramı olarak anılsa da, sizin hatıralarınızda çocukluğunuzun bayramı gibi yer alsa da, o her yılınızın, her yaşınızın bayramıdır aslında. Çocukken törenlere hazırlanış, üstünüze dikilen farklı farklı elbiseler ayağınızdaki yeni ayakkabılar ya da pisi pisiler? Çoğunlukla törenlerimiz Nisan yağmuruyla geçer, ıslandığımız yağmurlardan sonra da grip olurduk. Benim çocukluğumun törenlerinden farklı oluyor Ankara'nın törenleri. Ankara'da yaşınız elli ise farklı hissediyorsunuz 23 Nisan'ı, Nisan'ın 23'ünü. Büyük siyah giysili insanların arasına karışmış çocuklarla yürütülüyor törenler. Bu görüntünün içinde aktörlerle figüranlar birbirine karışıyor. Ama bu coşkulara benim gönlüm nedense hep hüzünle iştirak eder. Gurbette bayram kutlayanların hissiyatı sarar içimi. Mutluluk, hüzün, kardeş olup gözyaşı olarak doluşur göz bebeklerime. Hani anne babanın çocuğunu ödül törenlerinde evliliklerinde döktüğü karışık duygulu gözyaşları gibi?

TARAFLIK… TARAFGİRLİK... -1-

Doğumumuzla öğretirler bize taraf taraf olduğumuzu… Annemizin tarafı, babamızın tarafı… Anne tarafına benzedi, hayır tamamen baba tarafına benzedi… Hatta daha önceye gider tartışma, İsmi ne olacak… Annesinin annesi/babası veya babasının annesi/babası… Daha iki üç yaşında, konuşmaya yeni başladığımızda ilk sorulardandır, - Anneni mi seviyorsun? Babanı mı? - İkisini de seviyorum! Dersin safiyane. Israrla devam eder; - Yok yok birini daha çok seviyorsundur! Söyle hangisini? Tam öğrenme çağında aklınıza kurt düşürürler, demek ki birini öbüründen daha çok sevmeliymişim der ve şuur altına kayıt düşer küçücük bellek… Biraz daha büyüyünce sorular zenginleşir, - Hangi takımı tutuyorsun..? Farklı takım tutanlar mahalle baskısı kurar çocuğun üzerinde... Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor…. Kafalar karışır, takımları tanıdığından veya maçtan anladığından değil, bu mahalle baskısından. Kimi kırmasam der ve güçlü olanın takımının adını zikretmeye başlar... Bazen çocuklar kimse

HAKİKATEN GERÇEKTEN

Konuşmalarını dinlerken; paragraf aralarında, satır aralarında, cümle başlıklarında seyrederiz insanların kişiliğini. Bazen cümle şöyle başlar; "Hakikaten" "Gerçekten" "Gerçekten", "hakikaten" derken ne demek ister insanlar acaba? Belki de demek istedikleri; "Bakmayın bu konuşulanlara, gerçek değiller ama şu benim konuştuğum, şu cümle var ya, hani şimdi söyleyeceğim, işte o gerçek ve hakikat...!" İnsanın ne garip hakikatidir bu! Adeta kendi dışındaki dünyaya yabancı ve yalancı gözüyle bakar. Kendisi de diğerinin 'yabancı' ve 'yalancısı' gibidir. Aslında kandıran cümlelerden öyle müzdariptirler ki, söylediklerine de dinlediklerine de güvenemezler. Cümlelerinin arasına "gerçekten" "hakikaten" kelimelerini yerleştirerek, 'o cümleyi’ ya da ‘o anı’ yanıltan sözlerden ayrıştırmak isterler. Birileri soruverse; Niye, yoksa diğer söylediklerin ‘gerçek’ ‘hakikat’ dışı mıydı? diye. Gerçekten v

FIRTINADA UYUYABİLMEK...

Hikaye olunur ki; Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu. Ama ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde çalışmak istemiyordu. Müracaatçıların hepsi çiftliğin yerini görünce çalışmaktan vaz geçiyor, burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi olur diyorlardı. Nihayet çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam işi kabul etti. Adamın haline bakıp 'çiftlik işlerinden anlar mısın?' diye sormadan edemedi çiftlik sahibi. 'Sayılır' dedi adam, 'fırtına çıktığında uyuyabilirim'. Bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boş verip çaresiz adamı işe aldı. Haftalar geçtikçe adamın çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü de görünce içi rahatladı. Ta ki o fırtınaya kadar: Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusuyla uyandı. Öyle ki, bina çatırdıyordu. Yatağından fırladı, adamın odasına koştu: 'Kalk, kalk! Fırtına çıktı. Her şeyi uçurmadan yapabileceklerim

Eylül Ayı

Eylül doğduğum ay, sevdiğim ay, bir bayramı bitirip başka bir bayrama yolculuk ettiğimiz ay. Sonbahar başlangıcı, kışın habercisi bir ay. Ülkemizde çocuklar okula başladığı için çocuklar adına da heyecan dolu bir ay.